26 Temmuz 2014 Cumartesi

İyi Geceler, Macbeth!

          Sabahın ilk ışıkları hüzünlü hüzünlü uyandırdı bu sabah beni. Yastığımın başucunda anılardan koskoca bir demet, bir de yaşanmışlıkları ile sayfaları anı sarısına boyanmış, cildi biraz solmuş çay lekeleri ile işlenmiş eski bir kitap. Yavaşça doğruldum yatağımdan, derin bir iç çektim. Kitaba gözüm takıldı, elime aldım. Shakespeare'in Macbeth'iymiş. Seni tanıyor olacak ki, nasıl olduğunu sordu bana. "Bilmiyorum" diye cevapladım. Göz göze geldik pembe ciltli eski kitapla, "ne o, neden gözlerin doldu?" diye sordum. "Bilmiyorum." diye yanıtladı. "Anlaşıldı." dedim kitabı elimden bırakırken, "bugün bilinmeyenlerin günü." Tavşan kanı sert bir çay koydum kendime. Sonra senin sert çay sevmediğini bulup çıkarttım anılardan. Birazını lavaboya döktüm ve sıcak suyla tamamladım fincanımda açılan boşluğu. İlk yudumumla hissettim çayın buruk ama hoş aromasını. Gül desenli cam fincanımın yanına hafif bir kahvaltı eşlik etti bugün bana. Ardından soğuk bir duş aldım, dişlerimi fırçaladım. Evden tam çıkmak üzereydim ki; "kendine dikkat et, iyi günler!" dedi birisi. Sesin geldiği yöne doğru ilerledim. Pembe ciltli Macbeth'miş meğersem. "Ederim." diye cevap verdim. Kapıdan çıkınca anılardan, yaşanmışlıklardan uzaklaşırım diye düşünüyordum. Sıcak güneşin altında kısa bir mesafe katettikten sonra yanılmış olduğumu farkettim. Her sokakta senin adımların, senin izlerin, senin kokun vardı. Bir an önce günün bütün işlerini bitirmek, eve dönüp kendimi kapatmak istedim. Bıraktığın izlerden sıyrılmayı başardığım bir ara; "dolap beygiri gibi her gün rutin işlerin arasında dönüp duruyorum, hatta tüm insanlık olarak dönüp duruyoruz" dedim kendi kendime, kaçıp gitmek istedim kimsenin beni bulamayacağı bir yere. Sonra, sonra işte yine senin izlerin, senin kokun kapladı düşüncelerimi. Planladığım gibi günün bütün işlerini hemen bitirip evime attım kendimi. Tüm kapıları sıkı sıkı kilitledim anılar beni takip etmesin diye. Senin verdiğin tarif ile patates yemeği yaptım kendime. Yemekten sonra televizyonun karşısında uzandım anlamsız anlamsız. Sonra seninde çok sevdiğin o yazarın kitaplarının birinden bir kaç sayfa okudum. Filtre kahve ile süsledim kitapta yer alan her kelimeyi. "Yaz!" dedi sonra Macbeth, "ama kağıt, kalem ile yaz, sonra istersen aktarırsın sanal ortama." dedi. Pembe ciltli Macbeth'ime göre, sihirli kalemim dediğim kalemimin; dertlerime, yazacaklarıma ortak olmaya hakkı varmış. Sihirli kalemim ile bir saman kağıdına döktüm bende içimden geçenleri. "Yazmak, yazabilmek güzel şey, edebiyat çok yüce bir sanat." dedim, Macbeth'de onayladı beni. Söz verdim Macbeth'e; son nefesime kadar metafor denizi üzerinde edebiyat sandalımla kürek çekeceğime dair. Sonra "uyu" dedi pembe ciltli eski Macbeth, "daha sana kış gelmedi. Uyu ve güçlü ol!"   

          "İyi geceler!" kadim dostum Macbeth.